Edebiyatımızın önde gelen şairlerinin uğruna şiir yazdıkları aşkları, kadınları…
Onları büyülü sözcükleriyle anımsarız…
Her birinin sevda ve özlem mısraları hafızamıza çivi gibi çakılmıştır.
Şairlerin yazdıkları duygu yüklü mısraların arkasında elbette bir kadın vardır. Kadınlardır şairlere kalemin sınırsızlığını yaşattıran, en iyi sözcükleri yazdıran.
Kimi aşklar ayrılıklarla son bulurken kimi de mutlulukla devam etmiştir. Ahmet Arif’in “Hasretinden Prangalar eskittim” dediği mısralarında Leyla Erbil vardır.
Fakat, şairin kenarı sigarayla yakılmış mektuplarına cevap vermez Leyla Erbil… Ahmet Arif, aşkından yanıp tutuşur.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Musa Eroğlu’nun usta telleriyle buluşturduğu Mihriban şarkısının kaçımız Abdurrahim Karakoç’un gençliğinde aşık olduğu, adını bilmediğimiz sadece simge olarak kullandığı Mihriban’a yazdığını.
Nazım’ın biricik aşkı Piraye’si, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in gözünden sakındığı Azime Korkmazgil’den kaçımız haberdardır.
Ya, Ahmet Muhip Dıranas’ın Fahriye Abla’sı…
Şairlerin gönül dünyalarına doğru yolculuğa çıktık.
Yüreklerini yakan sevdalarını bulduk, geçmişi biraz kurcaladık…
Türk şiirinin usta ismi Yahya Kemal’in Nazım Hikmet’in annesi, ressam Celile Hanım ile olan aşkları dillere destandır. Kemal’in Nazım Hikmet’e ders verirken tanıştığı Celile Hanım’la olan aşkı mutlu sonlanmadı.
Celile Hanım’ın İstanbul’dan ayrılışı üzerine, Yahya Kemal, ünlü “Sessiz Gemi” dizelerini yazar.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
Şair Sezai Karakoç üniversitede okurken uzaktan aşık olduğu kadının adı Muazez Akkaya’dır. Fakat usta şairin bir rakibi vardır; Cemal Süreya…
Aşkını ilan edemeyen Karakoç, meşhur “Monna Rosa” şiirini yazar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Monna Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Monna Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Aşk olacak da, Nazım Hikmet olmaz mı… Pek çok kadın için en güzel dizelerini yazar ama, onun için Piraye bir başkadır.
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Tanzimat dönemi edebiyatının önde gelen şairlerinden olan Abdülhak Hamit’in “Makber” şiiri ünlüdür. Şairin, kaybettiği çok sevdiği karısı Fatma Hanım’ın arkasından yazdığı şiir oldukça duygu yüklüdür.
Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu asistanlık yaptığı üniversitede daha sonra Türkiye’nin ilk heykeltraşlarından olan Mari Gerekmezyan’a aşık oldu. Oturdu, “Karadut” şiirini yazdı.
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Agaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Özdemir Asaf’ın “Lavina” şiirinin öyküsünü bilir misiniz?
Anlatalım…
Usta şair Özdemir Asaf, güzel sanatlar okuyan Mevhibe Bayat’a aşık olur. Özdemir aşkına karşılık bulamaz.
Dilimize pelesenk olan Lavina şiirini yazar.
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun, ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Ahmet Muhip Dıranas denilince akla hemen “Fahriye Abla” dizeleri gelir. Şairin annesinin arkadaşı ve komşuları olan Fahriye Hanım’a yazdığı ve eşinin “Evlendiğimizde o kadın 70 yaşındaydı. Ben Fahriye Abla’yı hiç kıskanmadım” dediği şiir, edebiyatımızın en bilinen şiirlerinden biri olmuştur.
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Şair Hasan Hüseyin toplumcu gerçekçi şiirleriyle tanınır. Çok zor kavuştuğu ve deli gibi sevdiği Azime Korkmazgil için “Azime’li Temmuz Bildirisi 2” dizelerini yazar.
Saksılarda çöl bitkileri, salonlarda kartpostal mutluluklar
eskidi maskelerin sırıtan düşmanlıkları — ve nice yazlar
oh ne güzel yeniden — bu senin güzelliğin ne demek
sel ne demek azime’m, savaşlara durmak ne demek, güzel ne demek
Abdurrahim Karakoç gençlik çağında sevdiği, “seviyordum ama olmadı” dediği bir kadına yazdı rivayet edilir.
Kızın adı başkadır, orası şairde saklıdır.
Mihriban ise onun temsil eden bir semboldür sadece.
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban
Ahmet Arif’in sevdiği kadın, Leyla Erbil…
Arif’in gençlik yıllarında aşık olduğu, mektuplarına cevap vermeyen yazar Leyla Erbil için “Hasretinden Prangaler Eskittim” dizelerini yazar.
Hasretinden prangalar eskittim.
saçlarına kan gülleri takayım,
bir o yana,
bir bu yana…
Ergül Tosun
Kitap sayfası için iletişim: [email protected]m