Çanakkale Savaşı kahramanlıklarla dolu bir destanın bütünüdür. O destanı oluşturan parçalardan biri de hiç bilinmese de ‘Yüzbaşı Yusuf Kenan’dır.
Enes Taha ERSEN / [email protected]
Milli mücadele dönemimizin en önemli parçalarından biri olan Çanakkale Destanı 103’üncü yılında tüm Türkiye’de anılmaya hazırlanıyor. Büyük bir millet destanının yazıldığı Çanakkale, Yahya çavuşlar, Seyit Onbaşılar ile hatırlansa da bu destanın en önemli parçalarından biri de Yüzbaşı Yusuf Kenan’dır…
ÇANAKKALE’NİN MUHAFIZI
Çanakkale Savaşları Anadolu coğrafyasında ismi hatırlanmasa da yaptıkları bilinen binlerce hikayeyi barındırmaktadır. Bu hikayelerden biri de Seddülbahir’in savunucusu, İngiliz çıkartmasını püskürten 34 yaşındaki Yusuf Kenan’dır.
Bir Anadolu evladı olan Yusuf Kenan, ömrünü adet askerliğe adamış. Yıllar sonra can vereceği Çanakkale Savaşındaki askeri serüveni, Trablusgarp ve Balkan savaşlarıyla başlamış Yüzbaşı Kenan’ın. İlk defa Trablusgarp Savaşı sırasında Çanakkale Boğazı’nın savunmasında bulunan Kenan, ikinci kez Balkan Savaşları nedeniyle Gelibolu’da görev yapmıştı.
Trablusgarp Savaşı’nda Anadolu tarafındaki Kumkale ve Ezine’de görev yapan Kenan, Balkan Savaşları sırasında da 11 ay boyunca Eceabat, Bolayır ve Anafartalar’da görevliydi.
Yusuf Kenan Yüzbaşı’nın üç görev yerinin de Çanakkale sınırları içerisinde olması, ona Çanakkale’nin muhafızı yakıştırmalarını da beraberinde getirdi.
SEDDÜLBAHİR’İN SAVUNUCUSU
Evli olan Yüzbaşı Yusuf Kenan, Birinci Dünya Savaşı sırasında Batı’nın Çanakkale’ye yaptığı çıkartmayı duyunca hemen silah altına girer ve cepheye koyulur. Tıpkı ilk iki savaş gibi yine Çanakkale’de görev yapan Kenan’ın bölüğü, Gelibolu sınırlarıdır.
25 Nisan 1915 günü sınırları çevresinde bulunan İkiz Koyu’nda İngilizlerin çıkartmasını fark eden Yüzbaşı Kenan, merkeze verdiği haber ile 250 Mehmetçik’in buraya gelmesini sağlamış, 2 bin 500 İngiliz askerinin çıkartma yapmasını engellemiş, Seddülbahir’in geçilmesini önlemiştir.
33 SAATLİK SAVUNMA
Aslında anlatıldığında kısaca üzerinden geçilebiliyor 250 kişiyle 2 bin 500 kişiyi savuşturmak ancak orada yaşananlar bundan daha da büyük bir durum; öyle ki düşman ordularının Türk ordusundan 10 kat fazla olması bile yanında hiç kalıyor.
Seddülbahir Çanakkale kara savaşlarının kilit pozisyonundaki bir bölge. buradan girmeyi hedefleyen İngiliz kuvvetleri, tepeleri aşarak içeri sızmayı, İstanbul’a ve iç cephelere geçişleri kolaylaştırmaya çalışmaktadır.
Bu amaç için filikalarla karaya çıkartma yapan 2 bin 500 İngiliz askeri Seddülbahir’e yoluna koyulmuştur. Bölgede faaliyetlerini sürdüren Yüzbaşı Yusuf Kenan, çıkartmayı tek başına fark ederek, merkez kuvvetlere bildirdi. Buna karşın harekete geçen merkez, 250 kişilik bir birlik göndererek bölgedeki sızma girişimini önlemeye çalıştı.
Tam 33 saat süren bu vatan, millet mücadelesi 33’üncü saatin sonunda İngiliz kuvvetleri alt edilmiş, 25 Nisan 1915 tarihinde Yusuf Kenan Yüzbaşı’nın canı pahasına düşmanı püskürtmesiyle sonuçlanmıştır.
15 GÜN SONRA AİLESİNE HABER ULAŞTI
O tarihte Kirte’de yaşamını yitiren Kahraman Mehmetçik’in, ölümünden tam 15 gün sonra ailesine haber ulaştı.
Yüzbaşı Yusuf Kenan’ın eşi Zehra 27 yaşında dul; 3 yaşındaki kızları Rüçhan ve 6 aylık bebekleri Müjgân ise yetim kalmıştı. On binlerce Zehra, Müjgân ve Rüçhan gibi… Ancak Yüzbaşı Yusuf Kenan ile Zehra’nın hikâyesini farklı kılan geriye onlardan kalan duygu dolu mektuplar oldu.
“RUHUM, SEVGİLİ BEYİM”
Zaman zaman hasretle, zaman zamansa kırgınlıklarla kaleme alınan duygu yüklü satırlar. Kimi, ”Ruhum, sevgili beyim!” diye başlıyordu, kimi de “Bedbaht bir refikaya” diye.
Mektuplar Çanakkale arşivlerinde yerlerini alırken, milli müzelerde de sergilenmiş, üzerlerine belgeseller, filmler çekilmiş; kitaplar yazılmıştır. Duygu dolu mektuplar yıllar sonra bile okunduğunda o dönemin acılarını, zorluklarını ve her şeye rağmen kaybedilmeyen o zarafeti bizlere göstermiştir.
Yusuf Kenan ile Zehra’nın mektuplaşmaları “Fikret Yılmaz tarafından yazılan Gelibolu Mektupları 1912-1915” kitabında şöyle gösterilmiştir.
Ruhum, Sevgili Beyim,
Sıhhat ve afiyetinizin devamını şükrederek mütaala eyledim. Mevcut şartlar bir kere yoluna girse de, bizler de yuvalarımıza çekilsek Ya Rab! Sevgilim gine size sitem edeceğim. Mektuplarınız pek kayıtsızlıkla yazılıyor. Öyle bir tarzda yazıyorsunuz ki, ne diyeyim ancak tabur komutanına böyle yazılır (…) Oh beyim haneciğimize ne zaman kavuşacağız? Halimiz neye varacak? Bazı günler oluyor ki dünya gözüme zindan oluyor. Aman Ya Rab, ne zaman bizde herkes gibi doya doya evimizde oturacağız? Her bir şeyden anlamaya başlamış olan Rüçhanımızı ne zaman ortamıza alıp gülüşeceğiz?
*
Hakikatli Beyim, Efendim,
Hayli günlerdir afiyetinize dair mektubunuzu alamadığım için merak ve endişe etmekteyim. Rica ederim varakpareciğimin varmasıyla hemen afiyetinizi bildiriniz. Zira son derece üzülüyorum. (…) Bizler hamdolsun cümleten afiyetteyiz. Rüçhan gine sizi pek sayıklamaktadır. Müjgan ise tombul tombul bir çocuktur, arka üstü bırakılmıyor. Hemen dönüp, emekler gibi tavırlar gösteriyor. Hemen Cenab-ı Hak kısa zamanda kavuşmak nasip eylesin, amin!
(…) Hep sükût ediyorsunuz. Benim nasıl meraklı olduğumu öğrenmediniz ya, vallahi çileden çıkacağım. Yavrularıma baktıkça gayriihtiyari ağlıyorum. (…)
Mezarı bile olmayan binlerce şehitten biri olan Yusuf Kenan’ın eşi ve çocuklarına yazdığı o duygu yüklü mektuplar okurlarına “Bu vatan kolay kurulmadı” dedirtiyor dedi.