Alucra Demirözü Köyü

’Ferrari’yi Çalan Fil’ yazarından müthiş açıklamalar

’Ferrari’yi Çalan Fil’ yazarından müthiş açıklamalar
Bu haber 18 Ocak 2018 - 17:00 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Şafak Altun, yeni kitabı “Ferrari’yi Çalan Fil”i ve hayatımızı etkileyen “Etkiler”i Kitap Ayracı’na anlattı.

Şafak Altun

Gazeteci-Yazar Şafak Altun’un yeni kitabı “Ferrariyi Çalan Fil” kitapçı raflarında yerini aldı. Aynı zamanda CNN Türk’te yayınlanan “Gündem Özel” programının editörü olan Altun, bu kitapta “etkiler”i anlattı. Sosyal psikolojiden siyasete, ekonomiden magazine kadar, insanların “Etki”lerin nasıl etkisi altına girdiğini güncel hayattan örneklerle zenginleştirdi.

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

Şafak Altun kimdir?

1989’da İÜSBF’den mezun oldum. 20 yılı aşkın bir süredir, “Nokta Dergisi, Radikal, TV 8, Dünya, CNBC-e Business” gibi Türk basınının farklı kurumlarında çalışıyorum. İçlerinde “Yolsuzluğun 100 Yıllık Tarihi”, “Doğanın İnovasyonu”, “Başarısızlığa Övgü” ve “Ferrari’yi Satan Fil” isimlerini taşıyan 10’un üzerinde kitabım bulunuyor. Üniversitelerde lisans ve lisansüstü girişimcilik, inovasyon ve kriz yönetimi dersleri veriyorum. Halen CNN Türk’te “Gündem Özel”in editörlüğünü yapıyorum.

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

“Etkiler”in hiç anlatılmamış olması beni teşvik etti

– Son kitabınız “Ferrari’yi Çalan Fil”, ismi gerçekten çok ilginç. Bu adı tercih etmenizin özel bir hikâyesi var mı?

Hem dikkat çekici olması nedeniyle hem de akademisyen arkadaşım Prof. Dr. Uğur Batı’nın da önerisi ve yönlendirmesiyle kitabın adının “Ferrari’yi Çalan Fil” olmasına karar verdik. Uğur hoca kitabın başına da güzel bir öykü yazınca, mevzu tam anlamıyla oturmuş oldu. Bu hikâye, kitapta anlatmak istediğim her şeyi özetliyordu. Etkiler, algılar, safsatalar ve insana dair her şeyin kısa bir özeti bir araya gelmiş oldu. Bir de belki en önemlisi “etkiler”i bir araya getirmiş bir kitabın henüz yazılmamış olması, beni teşvik etti.

Konu bilimsel çerçevede kalsa sıkıcı olabilirdi

Yazma fikri nasıl doğdu? Kitap yazma sürecinizden bahseder misiniz?

Bir önceki kitabım olan “Başarısızlığa Övgü” üzerine çalışma yaptığım sırada, bu etki (effect)’lerden bazılarıyla karşılaştım. Daha sonra psikiyatrist arkadaşlarımla bu konuları konuşurken konu daha da ilginç bir hâl aldı. Kitap çalışması bambaşka bir içerik ve bakış açısı kazandı. Yaklaşık 2 yıl süren bir inceleme ve araştırmanın ardından kitabın yazım aşamasına geçtim.

Tarzınızı nasıl belirlediniz?

Tarz olarak şuna dikkat ettim. Konu bilimsel çerçevede sınırlı kalırsa sıkıcı olabilirdi. Bu nedenle ben de edebiyattan felsefeye, mitolojiden filmlere kadar anektod taraması yaptım. Belki de kitabı güçlü kılan taraflardan birisi de günlük hayatımızda ve bir dönem ülke gündeminde yer alan konulara da kendi içimde yaptığım tartışmalarda yer verdim. Münevver Karabulut Cinayeti’nden John Lennon’un öldürülmesine kadar kimi olaylar kitabın daha da iyi anlaşılmasına neden oldu

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

Kötü iyiden daha güçlü

Lucifer Etkisinden, Kelebek Etkisine kadar algımızı sarsan birçok etkiden bahsediyorsunuz tanıtım yazınızda. Tüm bunların ne kadar farkındayız sizce?

Biliyoruz, duyuyoruz, okuyoruz; ama bu özellikle de olumsuz “etkiler”in bize neler yaptığının farkında değiliz. İnsan ruhunda “kötü iyiden daha güçlü”dür. Öyle bir zaman gelir ki, iyi insanlar, yanlış olduğunu bildikleri hâlde kötülük yapmaktan geri duramazlar.

Peki “iyi insanlara” kötülük yaptıran şey nedir?

1971’de literatüre başarısız bir deney olarak geçen Stanford Üniversitesi’nde Psikoloji Profesörü Phillip G. Zimbardo “Hapishane Deneyi” sıradan insanların üzerlerine bir üniforma geçirilip yetki verilip, denetlenmediklerinde sadistik eğilimler gösterebileceğini ortaya çıkardı. Normal sıradan insanlar, yanlış olduğunu bildikleri hâlde kötülük yapmaktan geri durmadılar. Dolayısıyla, “Bunları bil, akıllı ol, yanlış karar almana neden olan şeyleri yapma!” demek istedim. İpleri kimin ve nasıl çektiğini fark edersek en azından karşı koymaya çalışabiliriz; özgür irademizin ipotek altına alınmasının önüne geçebiliriz.

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

İnsan sosyal bir yaratıktır

Zorunda hissettiklerimiz hayatımızı nasıl etkiliyor?

İnsan fazlasıyla sosyal bir yaratıktır ve bizler çoğunluğa uyum sağlarız. Çevremizdeki insanların ne düşündüğünü iyi biliriz ve beğenilmek isteriz. Grubu bozan kişi olmak istemeyiz dolayısıyla çoğunluğa uyum sağlarız. İnsanların ne söylediğine inanmasak bile yine de çoğunluğa ve onların kararlarına uyarız. Neden açken, yemek yemek için tenha restoran yerine kalabalık restoranı tercih ediyoruz? Tek başımızayken yerde yatan birine yardım ederken kalabalık bir ortamda bu yardımı ondan esirgiyoruz? İşte bütün bunların bize söylenmeyen, anlatılmayan sosyal etkiler. Biz farkında olsak da olmasak da bazı özel durumlarda bu etkiler bizi yönlendiriyor.

İnsan zorda kalmadıkça kestirmeden gitmeyi tercih ediyor

– Sizce bize söylenmeyen şeyler, söylenenlerden daha mı çok etkiliyor hayatımızı?

Farkında olalım ya da olmayalım fazlasıyla dış etkilere açık bir psikolojik alt yapımız var. Psikoloji bilimine göre, insan algısal olarak cimri davranmayı seviyor, zorda kalmadıkça kafa yormak yerine kestirmeden gitmeyi tercih ediyor. Etkilerden o kadar çok etkileniyoruz ki, işte size birkaç örnek: Barnum Etkisi’ne girenler, gönüllü olarak kendilerini, birileri tarafından yanıltılmalarına izin veriyorlar. Halo Etkisi’ndekiler, güzel ya da yakışıklı birini gördüklerinde edindikleri olumlu izlenimden yola çıkarak o kişinin diğer özelliklerinin de olumlu olabileceği fikrine kapıyor.

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

Hepimiz etkileme çabalarının yönlendirdiği birer kuklayız

Kendi kararlarımızı kendimiz vermiyoruz demişsiniz. Yine tanıtım yazısında 🙂 Peki biz sizce nasıl düşüyoruz bu algıya? Nasıl kendimizden bu kadar eminiz?

Çünkü biliyoruz ki, bu bilgiler farklı disiplinlerin elinde toplandığında farklı spekülatif amaçlar için kullanılıyor. İnsan zihni bazı “amaçlar” için yönlendirilebiliyor.

Örneğin, aynı bilginin iki farklı şekilde dile getirilmesi, seçimlerimizi büyük bir şekilde etkileyebilir. Faydamıza olan seçenekleri, kaybımıza olan seçeneklere tercih ederiz. Aslında aynı olan durum sadece çerçeveleme etkisinde bulunduğumuz için farklı sonuçlar verir. Diyet yapanlar, üzerinde % 10 şeker var yazan ürünlerin yerine % 90 şeker içermez diyen ürünleri tercih eder. Aslında iki durumda da şeker oranı %10’dur, değişen bir şey yoktur; ama “%10 şeker var” itici gelir, bunu duymak istemeyiz. Bir de bizi etkileyen, çarşıda pazarda gördüğümüz kampanyalar vardır. Normalde 5 liradan 3 tanesine 15 lira vermediğimiz bir ürüne, “2 alana 1 bedava” diye satılınca 15 lira veririz.

Toplum olarak yakalandığımız hastalıklar neler?

Her ne kadar insanlar nevi şahsına mahsus kişiliklere sahip olsa da belirli özel şartlar altında insanların aldıkları kararlar ve davranışlar birbirine benzer. Hepimiz aslında üzerimizdeki ince etkileme çabalarının yönlendirdiği birer kukla gibiyiz. Yaşadığımız sistemde insanı, kurallar, ilkeler, etkiler ve algılar yönetiyor. Bu etkiler ki, hayatımızı her yönüyle etki altına alıyor. Günümüz toplumunda siyasetin, medyanın, reklamların ve daha nice çeşitli manipülasyonların etkisi altında yaşıyoruz.

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

Lake Wobegon Etkisi ile hepimiz ortalamanın üstünde insanlarız

“Kendimizin cahiliyiz, hepimiz kendimizi ortalamanın üstünde zannediyoruz”. Bu söz çok ilgi çekici. İnsan “zannederek” kendini nereye taşır ya da bir yere taşıyabilir mi?

Garrison Keillor’ın herkesin harikulade güzel ve zeki olduğu bir kasabayı anlatan radyo şovundan ismini alan “Lake Wobegon Etkisi” sayesinde hepimiz kendimizi ortalamanın üstünde insanlar olarak görüyoruz. Yani; hepimiz bir diğerimizden daha iyi bir şoför, öğretmen, öğrenci, sevgili veya reklamcıyız.

Ünlü Psikolog Kahneman, insanların çoğunun kendisi için çok iyimser olduğunu, kendini diğerlerine göre daha şanslı, daha zeki sandığına dikkat çeker. Kahneman, ‘‘Bu aşırı özgüven pahalıya patlayan bir şey’’ der. Yani insanlar, kontrolün kendi ellerinde olduğunu zannediyor. Kendilerini geminin kaptanı gibi gören insanlar, olası bir fırtınanın etkisini unutuyorlar.

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

Olumluluk da olumsuzluk kadar bulaşıcı

Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Günümüzde her şey “virüs hızıyla” yayılıyor, olumluluk da olumsuzluk da bulaşıcıdır. Ne kadar olumlu davranışta bulunursanız, çevrenizdekiler de bu olumlu enerjiyle dolacak, benzer davranışlar sergileyeceklerdir. Önemli olan, aslolan, çarpan (çoğaltan) etkisi yaratmaktır.

İnsan güzel düşünerek, güzel konuşarak ve güzel işler yaparak önce kendi hayatını sonra da ona dokunan dokunmayan kim varsa onların da hayatlarını değiştirebilir. İyilik, durgun suya atılan bir taş gibidir, etrafında olan herkesi ve her şeyi etkiler. Bunu “Dalga Etkisi” (Ripple Effect) ile de açıklayabiliriz. Tıpkı suya bir cisim düştüğünde dalgaların dairesel yayılması gibi. Dalga Etkisi’nde, başlangıç durumunu yaratan etkileşimle, buna bağlı olmayan diğer etkileşimler peş peşe sonuçlar doğurur.

'Ferrari'yi Çalan Fil' yazarından müthiş açıklamalar

Ferrari’yi Çalan Fil

Şafak Altun

Hayykitap

S.: 296

Kitabı satın almak için tıklayın: Hayykitap

Damla Karakuş

[email protected]ensonhaber.com

POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA