Ruh da karnını kitap okuyarak doyuruyor. Peki sistemimize okumaya başladıktan 1 saat sonra ve hatta daha sonrasında neler oluyor?
“University of Virginia” kütüphanesi 2015’te “Kitap Haftası” kapsamında “Kitap okumaya başladıktan sonra 1 saat içinde olanlar”ı açıklayan bir metin yayımladı. Bunu özellikle “Bir kutu kola içtikten sonra”, “Bir hamburger yedikten sonra” diye başlayan başlıklı yazılara karşılık olarak yapmıştı. Çünkü bir hamburger nasıl midemizi dolduruyorsa kitap da beynimizi ve ruhumuzu dolduruyor. Dolayısıyla besleniyoruz. Öyleyse bakalım kitap okumaya başladıktan sonra 1 saat içinde, hatta yıllar sonra neler yaşıyoruz?
Kim bilir, belki “Kitap okuyamıyorm” diyenlere de güzel bir teşvik olur…
İlk 10 Dakika
Okumaya başladığımız ilk 10 dakika içinde sistemimiz uyarılıyor ve yeni bir başlangıç hissi ruhumuzu sarıyor. Tipografinin görsel etkisi, nesnenin dokunsallığının verdiği haz insanı başka bir boyuta taşıyor. Uyaran ilk sebep koku. Özellikle bir kitap kurduysanız, eski kitapların kokusunun ne demek olduğunu iyi bilirsiniz.
İlk entelektüel etkiler şunları içeriyor: “Tanıdık olmayan bir anlatıcının sesi karşısında heyecan, ilk kez karşılaştığı dil ve terminoloji karşısında yönelim bozukluğu, yeni fikirlere geçici direniş ve genel olarak artmış, harekete geçmiş sinirsel faaliyetler”.
30 Dakika
30 dakika geçtikten sonra etkiler de artıyor. Bu evrede işitsel ve görsel duyarlılığınıza bağlı olarak halüsinatif etkiler yaşanıyor. Kafalarında kalıcı bir şekilde devam eden sese odaklanan okuyuculardan kimi, okuduklarını gözünde canlandırıyor ve çoğu zaman bu görüntüler ütopik bir dünyaya ait oluyor. Hatta öyle ki, kendini bir başka zamanda ve yerde hissetmesi kaçınılmaz oluyor.
İşte tam da bu aşamada okuyucu kitaba fiziksel müdahalesini yapıyor; önemli yerlerin altını çiziyor, sayfaları katlıyor ya da vurgulamak için renkli stickerlere ihtiyaç duyuyor.
60 Dakika
1 saate ulaşıldığında kitaba dalış yaptığımız an da gelmiş oluyor. Kontrol edilemeyen kahkahalar, dökülen gözyaşları, büyük sarsıntılar da işte bu anda yaşanıyor.
Örneğin bir bilim-kurgu kitabı okunuyorsa, gerçek dünya kayboluyor ve kitaptaki karakterler okuyucuyu derin bir psikolojiye sürüklüyor. Belki bir boşluk, sonra derin bir sessizlik ya da var güçle atılmış çığlıklar duyuluyor. Bir aşk romanıysa okunan, bu sefer de kocaman bir eksiklik ya da var olana şükür, insanın kalbini dolduruyor.
1 saatlik bir okuma etkinliğinin, yeni olgulara ve fikirlere maruz kalma ve insan doğasına ilişkin daha fazla bilgi sahibi olma gibi yan etkilere sahip olduğuna inanılıyor. Bu aşamada ”öğrenme” gerçekleşiyor
60 Dakika geçtiğinde
Bu süreden sonra kitap, okuyucusunu tam anlamıyla ele geçiriyor. Bu aşamada hissedilen daha çok “sinir”. Okuyucunun kitaba duyduğu ihtiyaç şu an o kadar fazla ki, uyumak ya da yemek yemek bile umurunda değil. Okumanın bitecek olması insanda bir nevi ayrılık hissi uyandırıyor ve bu okuyucuya rahatsızlık veriyor.
Saatler, günler, haftalar sonra
Kitabın uzunluğuna göre süre değişecek olsa da, kitap artık bitecek. Bir şeyin bitişi hüzün demektir ve insan özellikle hayal dünyasında, sadece kendisine ait olduğunu bildiği bir anı kaybettiği için büyük bir üzüntüye düşebilir.
Bu aşamada, bazı okuyucular, kitabı okumadan önce daha az karmaşık olan hayatlarına dönebilmeyi dilediklerini bildiriyor. Anca yine de paradoksal olarak, bu tür okuyucular, kısa bir iyileşme döneminden sonra sık sık daha zorlu kitaplar aramaya başlıyor.
Yıllar sonra
Okunan kitabın etkileri hala hissediliyor. Birçok okuyucu, sürekli artan bir düzeyde bilgi ile donatılmış olmanın yanı sıra, artık okumayı da alışkanlık haline getirmiş oluyor. Ömür boyu öğrenmeye, aydınlanmaya devam ederken, bir yandan da entelektüel merakını artırma hastalığına yakalanmış bulunuyor.
Damla Karakuş
[email protected]
Kaynak: bundle.org