Başbakan Yardımcısı Akdağ, üniversite ziyaretinde, 28 Şubat döneminde yaşananları öğrencilerle paylaştı.
Akdağ, Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi Mavi Salon’da Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Erzurum Şubesince düzenlenen “Gençlerle Başbaşa” programına katıldı.
Konuşmasında, TÜGVA ve benzeri kuruluşlarda yer alan gençlerin geçmişteki gibi Türkiye meselelerine önem veren ve insanların ihtiyaçlarını dert edinen fertler olduğunu söyleyen Akdağ, gençlere nasihatlerde bulundu.
“28 ŞUBAT’TA YÜREKLİ İNSANLAR VARDI”
Recep Akdağ, gençlerin liderlikle ilgili konularda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı örnek almalarını gerektiğini belirtti.
Hayatın her safhasında liderlik sınavıyla karşı karşıya bulunduklarına işaret eden Akdağ, şöyle devam etti:
“Liderlik, otoriter alanlarımızın sınırlarını zorlamaktır. 28 Şubat döneminde çok yürekli insanlar vardı. Üniversitelerde kız arkadaşlarına başörtüsünden dolayı birisi müdahale ettiğinde ‘Bir dakika ne oluyor?’ diyen yürekli insanlar vardı. Bunları içeri attılar, içeri atmadılarsa bile fişlediler. Biz de o zamanlar üniversitede öğretim üyesi olarak fişlenenler arasındaydık. 14 Mart 2008’de de AK Parti’ye kapatma davası açtıklarında, 71 kişiye siyaset yasağı talep edildiğinde ben de bunlardan birisiydim ama bu, benim için güzel bir öz geçmiş oldu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayatın her safhasında liderlik vasfı taşıdığını vurgulayan Akdağ, “Cumhurbaşkanımızın hayatında bakın, şu anda bile sınırları makul şekilde zorluyor. Onun için Türkiye bir yerden bir yerlere geldi. Onun için Türkiye akıntıya kapılan, birtakım büyük devletler ne emrediyorsa yapan ülke olmaktan çıktı.” diye konuştu.
“28 ŞUBAT, BİR GÜN DEĞİL BİR SÜREÇ”
Akdağ, 28 Şubat sürecine değinerek, şunları söyledi:
“28 Şubat bir gün. Milli Güvenlik Kurulunun o gün vesayet odağı olarak demokrasiyi katlettiği gün ama aslında 28 Şubat bir gün değil, bir süreç. 28 Şubat, 1995 yılında Refah Partisinin (RP) yüzde 21 oy aldığı gün başlıyor. 1996 Haziran ayından 1997 Haziran ayına kadar, arada 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu kararları olmak üzere Türkiye’nin çok karanlık dönemiydi. 28 Şubat seçilmiş hükümete karşı askerlerin başı çektiği, maalesef sermayenin onların goygoyculuğuna soyunduğu, sivil toplum örgütü ya da meslek örgütü adını kendilerine verenlerin destekledikleri kuruluşların, yargıçların, askerlerin verdiği brifinglerde hazır olda durduğu, iş adamların ‘yeşil sermaye’ diye sınıflandırdığı bir felaket dönemiydi.”