Türk Edebiyatı’nın iki unutulmaz ismi Fikret ve Akif arasında inanç eksenli başlayan tartışma, edebi hayatımızda önemli bir yere sahiptir.
Yazarların kavgaları, münakaşaları birbirlerine iğneleyici laf sokmaları dünya edebiyatında olduğu gibi bizde de meşhurdur.
Hatırlayacağınız üzere bir süre önce bu sayfada Rus yazarlar Turgenyev ve Tolstoy’un birbirlerini düelloya davet ettiklerini, fakat ikisinin de karşılıklı özür dileyerek 17 yıl süren kavgalarının tatlıya bağlandığını sizlere aktarmıştım.
Belli aralıklarla yazarların meşhur kalem kavgalarını ve atışmalarını sunmaya devam edeceğiz.
Sizin için tarihin tozlu raflarına doğru yolculuğa çıktık.
Dosyaları bir bir indirdik…
İstiklal Marşı’mızın yazarı milli şair Mehmet Akif Ersoy ve Servet-i Fünun Edebiyatı’nın usta şairi Tevfik Fikret arasında başlayan inanç eksenli tartışmalara baktığımızda ustaların söz sanatı burada da karşımıza çıkıyor. İki şair de farklı dünya görüşleri ve debi tarzlarıyla ayrı konumda yer alıyorlar.
Aralarında yaşanan kalem kavgaları hem kendilerine taraftar toplamış, hem de edebiyat tarihimizde derin etkiler bırakmışlar. İki dev yazarın Batıcılık ve İslamcılık etrafında gelişen tartışmalarındanTevfik Fikret, inanç dünyasından uzak bir tavır benimserken, Mehmet Akif ise, İslamcılık ve dünyevi hayat tarzından yana olmuştur.
Akif ve Fikret’in kavgaları edebiyatımızda yazar kavgalarından biraz farklıdır. Birbirlerinin eserlerini yermiyorlar, söz konusu kendileri ve iç dünyalarıdır. İki edebiyatçı aralarında başlayan kavganın derinine inelim biraz…
Tevfik Fikret’in Sis şiiri meşhurdur. Hatta bu şiirinde İstanbul’u fahişeye benzetir. Yahya Kemal de Fikret’e cevaben;
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer…” dizelerini yazar.
Neyse bu başka bir tartışmanın konusu, biz asıl mevzumuza dönelim.
Fikret, aynı şiirinde toplumsal yerginin dozunu her geçen gün artırır. Toplum tarafından fazla bulunan hicivlere cevabı Mehmet Akif verir.
Akif, Safahat eserinin yedi bölümünden birini oluşturan “Süleymaniye Kürsüsünden” Fikret’e seslenir.
“Mektebi olmayan filozoflar”
Şimdi Allah’a söver,
sonra biraz bol para ver,
Hiç utanmaz
Protestanlara zangoçluk eder.”
(Zangoçluk, kilisede hizmet eden ve çan çalan kimse anlamına gelmektedir)
Mehmet Akif ayrıca, Tevfik Fikret’in yanına bulunanlara yani Servet-i Fünun Edebiyatı’nın temsilcilerine “üç beş beyinsiz inek” der. Milli şair, “Bunlar filozof hepsi; fakat pek çoğunun mektebi yok” diyerek eleştirilerini artırır.
Tevfik Fikret de Tarih-i Kadime adlı şiirinde Mehmet Akif’e cevap yetiştirir.
Şöyle seslenir Akif’e…
Bize ne güzel Zangoçluğu yakıştırıvermişler
Ama aldanmış olmayasın sakin üstadım
Müslüman oğluyum ne de olsa
Sen o güzel dini anlatma bana
O dinden senin kadar ben de anlarım
Ben de okudum o Tanrı kitabini
Yazarların kalemlerinden damlayan yumruk gibi kelimeler o dönem okurlarının tadını kaçırsa da, kalem didişmeleri ve polemikler edebiyatın tadı, tuzu olmuştur. Günümüz edebiyatına ve edebiyatçılarına baktığımızda o tuzun çoktan koktuğunu söyleyebiliriz.
İnsan hiç kavgaları özler mi?
Özlüyoruz işte…
Ergül Tosun
Kitap sayfası için iletişim: [email protected]