“İyiyim Oturuyorum” kitabının yazarı Ceylan Taş, Kitap Ayracı’na konuştu.
“İyiyim Oturuyorum” kitabının tanıtım yazısına göre, yorganın altında on üç saat ağladıktan sonra hayata devam eden tüm güçlü kadınların manifestosu. Biz de Ceylan Taş ile kitabı üzerine konuştuk.
(Fotoğraf: Nur Kızılgül)
Bir kitabım olsa…
– Ceylan Taş kimdir?
Yirmi sekiz yaşındayım. İki çocuk annesi ve ev kadınıyım.
– Sizi ilk Instagram ile tanıdık. Sonra blog açma fikri nasıl oluştu? Sonunda yazarlığa ulaştınız? Bu süreç nasıl gelişti?
Aslında ilk önce blog açtım, sonra yazıları daha çok insana ulaştırmak için instagram kullanmaya başladım. Birbirine çok yakın zamanlar tabii. Kendini yazarak ifade etmeyi seven çoğunluğun ”Bir kitabım olsa…” hayali vardır. Kendi için, tatlı bir hayal. Benimki de başından beri öyleydi. Gerçek olma ihtimalini düşünerek işe koyuldum ve yazmaya başladım. 2017 Eylül’de bitti, Kasım’da ise kendimi Tüyap’ta buldum.
– Kitabınızın adı neden “İyiyim Oturuyorum” oldu?
Yalnızca bu isim, vermek istediğim manayla örtüştü. Çünkü hem esrarengiz bir şey anlatmıyorum, hem de sıkılmışım ama belli etmiyormuşum gibi; yapacak bir şey olmadığı için öyle duruyormuşum gibi; aman yani ne yapayım gibi…
(Fotoğraf: Nur Kızılgül)
Kurgu değil yaşanmışlık
– Peki kitapta anlattıklarınızın hepsini yaşadınız mı?
Evet öyle, kurgu değil.
– Sadece Instagram’da kalsaydınız ne olurdu?
Aklımda instagramla sınırlı kalmak yoktu zaten. Öyle olsa yüz bin kere kapatırdım hesabımı. Bir zaman sonra en iyi ihtimalle modası geçecek bir şey; kimsenin tek hedefi olamaz sanırım. Bilmem, bana öyle geliyor.
Kadın olarak başka, ev kadını olarak başka
– Kitaptan sonra hayatınızda bir anne ve bir kadın olarak neler değişti?
Anne olarak pratikte durumlar hep sabit, her koşulda; çünkü çocuklarım küçük. Ama onlara iyi örnek olabileceğim bir madde eklemiş oldum listeye, bu açıdan güzel. Kadın olarak başka, ev kadını olarak daha başka. Gömlek manşeti kolalarken birden ütü masasını filan hışımla devirip bağırmışım gibi oldu. ”Ne zamana kadar sadece bunları yapmaya devam edeceğim? Yoksa bunları yaparken ölüp gidecek miyim? Başka hiçbir şey yapmadan mı; yazık değil mi?” soruları anlam buldu. Güzel yani, ben memnunum.
– Kitapta hayatınız kasiyerlik yaptığınız dönemlerden başlıyorsunuz. Öncesindeki Ceylan kim?
Liseden mezun olduğum yaz çalışmaya başlamıştım. Öncesi sessiz sakin öğrencilik dönemi.
– Çalışma hayatınız da kısa sürmüş. Sonrası nasıl gelişti?
Evet kısa sürdü. Çok yorucu deli gibi bir işti, dayanamadım.
Kısa cümlelerin içinde binlerce kelime
– “Cüppe, steteskop ve T cetveliyle yapılabilecekler sınırlıdır. Fakat un için sayısız olasılık var. O sebeple ev hanımıyım”. Bu cümleyi size kurdurtan nedir?
Kedi uzanamadığı ciğere bin kusur bulur ya sırf kendini rahatlatmak için, sinsi gibi yani. O tür bir şey ve elbette şaka.
– Ev hanımı olmaktan fazlasını istemişsiniz ama belli ki?
Evet, çünkü ömür boyu sadece cam silip pilav pişirmek çok sıkıcı. Parlatılması ve dinlendirilmesi gereken başka şeyler de var.
– Kitap konusunda tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Tık diye anlatabileceğim bir şey değil galiba bu. Yani ne diyeyim? Komik? Eğlenceli? Hüzünlü? Yaralayıcı? Tek başına hiçbiri değil. Yazarken kahkaha attığım bölümler var, ağlayamadığımdan güldüğüm bölümler var ve içimin çürüdüğü bölümler de var. Bazı kısa cümlelerin içine binlerce kelime sakladım; tozu kiri halının altına süpürmek gibi. Okuduğu an, alt metni alan insanlar beni çok neşelendirdi.
Bir kalpten çıkıp başka kalbe girmek
– Sizce annelik ve edebiyat arasındaki benzerlik ya da farklılık ne?
İkisinde de tekniğe hakim olmak pek bir şey ifade etmiyor gibi. İçten gelen o şeyi tutup yakalamak gerek. Yakalayınca daha iyi akıyor, tesiri daha farklı oluyor. Bir kalpten çıkınca başka bir kalbe daha kolay giriyor.
– Birçok blogger anne kitap çıkardı. Siz hangi yönünüzle onlardan ayrılıyorsunuz?
Buna genel bir cevap veremem; çünkü bunu belirleyen şey beklentidir. Neye göre, kime göre durumu ve o topa girmem. Kendim, yalnızca kendim için ayrıyım, çünkü bu mevzu, bu netice en çok beni ilgilendiriyor.
Herkese beyaz gelinliğinde başarılar
– Herkese beyaz gelinliğinde başarılar diliyorsunuz. Sizce evlilik nasıl bir yarış ve nasıl kazanacağız?
Bu soruya şaşırdım ve değişik bir hisle sevindim. Çünkü ”Herkese beyaz gelinliğinde başarılar diliyorum” cümlesini, iki sene kadar önce yazı gönderdiğim ilk blogda yazmıştım. Kulağa saçma gelen; ama alt metni olan bir cümleydi. Herkese mavi önlüğünde mutluluklar dilemek kadar da mantıklıydı. Evlilik, elbette kazanmak için girilen bir yarış değil. Ama mutluluğu nerede aramak gerektiğini de, zaman içinde türlü sebeplerle öğreniyor insan. Büyük ve istisna durumları saymıyorum tabii. Basit düzlükler için geçerli bu ve kişisel olarak büyük başarı. O sebeple evet, herkese beyaz gelinliğinde başarılar.
İyiyim Oturuyorum
Ceylan Taş
Küsurat Yay.
S.: 144
Kitabı satın almak için tıklayınız: D&R
Damla Karakuş
[email protected]