Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Diyanet’in fetvalarının, anayasaya uygun olup olmadığıyla değil dinin temel ilkelerine uygunluğu üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, TBMM Genel Kurulu’nda, kendisine bağlı kuruluşların 2018 yılı bütçelerinin görüşmeleri sırasında milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
“FETVA ANAYASA’YA UYGUN MU DİYE BAKILMAZ”
Bir soru üzerine, Diyanetin konumunun iyi bilinmesi gerektiğini kaydeden Işık, şunları söyledi:
“Diyanet dini konularda fetvalar verir. Bunlar, insanlar için, kendi içlerinde kabul veya reddedeceği, özgür iradeleriyle uyup uymayacağı konusundaki kararlardır, bunun anayasal düzenle uzaktan yakından alakası yoktur. Türkiye’de bir Medeni Kanun var ve Medeni Kanun yürürlüktedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verdiği fetvalara biz ‘anayasaya uygun mu, değil mi?’ diye bakmayız, ‘Dinin temel hükümlerine uygun mu, değil mi?’ diye bakarız. Çünkü bu, Diyanet İşlerinin verdiği fetvalar, bireyin kendi özgür dini inanç alanındaki fetvalardır. Yoksa kamu düzenine yönelik, kamu düzenini ilgilendiren fetvaları Diyanet İşleri, Din İşleri Yüksek Kurulu vermiyor. Biraz bu noktada, sizin, özellikle Din İşleri Yüksek Kurulunun verdiği kararlara insanların hür iradeleriyle katılıp katılmama noktasındaki fetvalar gözüyle bakmanızı salık veririm.”
“EVLİLİK PROGRAMI KALMADI”
Şu anda televizyonlarda evlendirme programının bulunmadığını aktaran Işık, şunları söyledi:
“RTÜK bu konuda çok ciddi, kararlı bir duruş sergiledi ve bunun sonucunda şu anda evlendirme programı yok, diğer programlarla ilgili de yakın takip sürüyor. Sadece internet ortamında, internet televizyonlarında bu evlilik programlarının sürdürüldüğüne dair bir bilgi var, onunla ilgili de hukuki bir boşluk var, onun üzerinde de çalışmayı yapıyoruz.”
ERDOĞAN’A VERİLEN YAHUDİ NİŞANI
Başbakan Yardımcısı Işık, CHP’li bir milletvekilinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Başbakanlığı döneminde verilen “nişandan” bahsettiğini ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye de AK Parti de Yahudilere düşman değildir, Yahudi aleyhtarlığı ya da antisemitizm yoktur. Bu milletin birer ferdi olan bizler nasıl 1492’de Yahudiler İspanya’dan çıkarıldığı zaman onlara kucak açtıysak, bugün de insan olarak Yahudilerin haklarını savunmak durumundayız. Bizim karşı olduğumuz İsrail’in zulmüdür, Filistinlilere yaptığı kabul edilemez, kötü muamele, işkence ve zulümdür. Arada önemli bir fark var. Bu farkı kavrayamazsak verdiğimiz mücadelenin anlamı tam olarak bilinemez.”