Anksiyete bozukluğu yaşayan Edvard Munch’ın yaşadığı travmalar, gün geçtikçe daha iyi bir ressam olmasını sağladı.
ENSONHABER.com/Ezgi Gülhan
Edvard Munch, Oslo’da, köklü bir ailenin tek oğlu olarak 1863 yılında dünyaya geldi.
Verem hastalığı yüzünden ilk önce annesini, daha sonra da kız kardeşini kaybetmesi, ruhunda onarılamaz derin acılara sebep oldu.
Bu yüzden tablolarında acı, hüzün ve ölümü anlattı.
“HASTA ÇOCUK”
Munch’ın çocukluğunda yaşadığı travmatik olayları üzerinden atamayışı, bu tabloyu altı farklı şekilde resmetmesine sebep oldu.
Kadın ve küçük kızın ellerinin birleşmesi ve küçük kızın çaresiz bakışları, tablodaki acıyı gösteriyor.
Annenin hüzünlü eğilmesi ise kızdan daha üzgün olduğunu yansıtıyor.
Arka plandaki perdenin karanlık duruşu, adeta ölümün küçük kızı çağırması ve çaresiz bir veda gibi.
İÇİNDEKİ RESİM YAPMA ARZUSUNU HER GEÇEN GÜN DIŞARI YANSITTI
Munch’ın resim yeteneğini fark eden ressamlar, bu ışığın sönmesini hiç istemediler.
HAYATIN DEKORLARI
Edvard Munch, empresyonist eserlerle ilgilendi ve bu yoldan yürüyerek “Hayatın Dekorları” adlı eserini resmetti.
Empresyonizm, Türkçe anlamında ‘İzlenimcilik’ bilinen kuralların dışına çıkarak, kişisel tercihlerine göre nesneleri resmetmek anlamına gelir.
İlk tabloları böyle olsa da zaman geçtikçe empresyonist öğelerden uzak, eserlerindeki görüş sahasını belirlemeyip şekilleri, tüm coşku ve tutkusuyla yansıtıyor.
ANKSİYETEYE ADIM ADIM YAKLAŞIRKEN
Ansiyete bozukluğu yavaş yavaş ruhunu ele geçirmeye başladı. Renklerin dışına çıkarak karanlığı resmetti. Kasvetli dünyasının içinde kayboldu ve ruhunu oraya hapsetti. Artık resimlerinde ölüm, zavallılık , yanlızlık, cinsel kaygı, acı gibi yeryüzünü cehennem yapan tüm duyguları işleyecekti.
KADINLARI ŞEYTAN OLARAK GÖRDÜ
Munch için bir kadın, erkeği baştan çıkartarak hiç eden, acımasız bir varlıktır. Tahmin etmesi zor değil, bunun sebebi yaşadığı başarısız ilişkiler, karanlık iç dünyası ve başarısızlığı…
Anksiyete bozukluğu yaşayan Edvard Munch’ın yaşadığı travmalar gün geçtikçe daha iyi bir ressam olmasını sağladı.
“ÇIĞLIK” TARİHİN EN PAHALI TABLOSU
“Çığlık” isimli en ünlü tablosu, 2012 yılında 119.9 milyon dolara satılarak, açık artırma yoluyla satılan en pahalı sanat eseri olarak tarihe geçti.
Çığlık tablosunun ilk ismiyle “Umutsuzluk”. Aşk, korku, ölüm ve melankoli konularını bir tabloda toplamayı başaran başarılı sanatçı Edvard Munch, diğer eserlerinde olduğu gibi bunun da farklı versiyonlarını resmetti.
ESERLERİ HAKKINDA TOPLATMA KARARI
1937 yılında Naziler tarafından ‘Dejemere Ressam’ ilan edilen Munch’ın, 82 eseri toplatıldı.
1940 yılında Nazi hükümeti ile iş birliği yapan Norveç hükümetini eleştiren Edvard Much, Norveç Sanat Konseyi’ne katılma teklifini de bu sebeple reddetti.
HASTANEYE YATMAK ZORUNDA KALDI
Munch, kendini bildi bileli acılar peşini bırakmadı. Erken yaşta annesini ve kız kardeşini kaybetti, akrabalarının hastalıklarına tanık oldu ve bu durum ona antrofobi olarak geri döndü. İnsanlardan ve toplumdan korkma anlamına gelen antrofobi, zaman geçtikçe iyice ilerledi.
Anksiyete atağı, aşırı içki buna bağlı olarak halüsinasyon ve paranoyaklıkta eklendi ve en sonunda tüm bu yaşadıkları hastaneye yatmasına sebep oldu.
Yaşlandığında yaşadığı duyguları şu sözlerle anlatıyor “ Verebileceğim tek şey tablolarım, onlar olmadan ben bir hiçim.”
Munch, 23 Ocak 1944’te yaşama veda etti…