TARİHÇE
Alucra yöresinin yerleşimi, çok eski olup milattan önceye dayanır. Bunun yanında, M.Ö.X. asra kadar tarihini aydınlatan kesin ve net bilgiler mevcut değildir. Bölgedeki en eski siyasi birlik olarak Hititleri görürüz. Daha sonra Alucra bölgesi sırasıyla; Medler, Kimmerler, Persler, Romalılar ve daha sonra yerini bıraktığı Bizanslılar arasında bir tarihi süreç geçirmiştir.(1)
Türklerin bu bölgeye yerleşimi VIII. yüzyıldan sonra başlamaktadır. Özellikle X. yüzyılda İç Asya´dan Hazar Denizi´nin kuzeyinden ve güneyinden Anadolu´ya kitleler halinde Türk göçü başlamıştır. Bu sıralarda Alucra havalisine de özellikle, Uz (Oğuz) ve Kıpçak boyları Koman, Çakmak ve Çamoluk yörelerine yerleşmeye başladığını görürüz. Bu bölgeye göç, en fazla Kafkas yoluyla kuzeyden gerçekleşmiştir.
“Altın-Ordu Devleti´nin kurulusundan çok daha önce, XI. yy.´dan XV. yüzyıla kadar Güney Rusya bozkırları Kıpçaklar tarafından işgal edilmiştir. Volga nehrinin aşağı mecrasından başlayarak Don ve Dinyeper nehirleri arasına yayılan bu saha, Arap ve Iran edebiyatından ´Desti Kıpçak´ olarak zikredilmektedir. Burada Kıpçak´lar; Bizans kaynaklarında ise ´Polovets´ ismiyle anılmıştır. Kıpçaklar, XI. ve XV. asırlar arasında Karadeniz´in kuzeyinde hâkimiyet kurmuş, siyasi ve idari rolleri Kafkasya, Suriye ve Mısır´a kadar nüfuz etmiş bir Türk boyudur.
Oğuzların İran üzerinden Batı´ya göçmeleri gibi, Peçenekler ´den sonra Kıpçaklar da Hazar ve Karadeniz´in kuzeyinden Batı´ya göçmeye devam ederler. XIII. yy. ortalarına doğru Moğol akınlarının artması ile bunlardan bir kısmı Ukrayna, Macaristan hatta Polonya içlerine kadar yayılmışladır.”1
Bizanslılar döneminde Abbasilerin Alucra, Şebinkarahisar’a kadar gelerek buralarda nüfuzlarını artırdıkları bilinmektedir.
Selçuklular döneminde, Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey´in kardeşi İbrahim Yanal´ın Sivas ve Erzincan´ı almasıyla Alucra Selçuklulardın hâkimiyetinde kalmıştır (1054).
“Büyük Selçuklu İmparatoru Alparslan ile Bizans İmparatoru Diyojen arasındaki 1071 Malazgirt Savası sonucunda, savaştan büyük bir galibiyetle çıkan Alparslan Kemah, Divriği ve Erzincan´ın fethini Emir Mengücek Gazi´ye; Malatya, Sivas ve Kayseri´nin fethinin de kumandanlarının Melik Danişment Ahmet Gazi´ye; Erzurum ve yörelerinin zaptını da oğlu Ebul Kasım´a havale etmiştir.”2
Anadolu´nun Türkleşmesinde fethin kolaylaşması için gelenek olarak, fethedilen topraklar fetheden komutanın veya beyin kabul ediliyordu. Böylece Kemah, Divriği ve Erzincan´ın Emir Mengücek Gazi tarafından alınmasıyla Alucra ve havalisi de kalıcı bir şekilde Selçuklu hâkimiyetine girmiştir.(2)
“Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Alaaddin Keykubat Anadolu´daki beylikleri ortadan kaldırıp Anadolu Türk birliğini kurmaya çalışıyordu. I. Alaaddin Keykubat Doğu´ya yürüyüp Erzincan, Kemah ve Şebinkarahisar´ı aldı (1228).”3
Böylece Mengücek Beyliği yıkılıyor ve Alucra bölgesi de, Anadolu Selçuklu Devleti´ne katılmış oluyordu.
“Anadolu Selçuklu Hükümdarı Giyaseddin Keyhüsrev zamanında Moğollarla yapılan 1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra beyliklerin yeniden kurulmasıyla bu bölge de Moğolların tesirinde kalmıştır. Zamanla Moğolların baskıları azaldığında Alaaddin Eretna Bey Erzincan, Kemah, Sivas ve Şebinkarahisar´ı yörelerine hâkim olup kendi devletini Kadı Burhaneddin Devleti´ni kurmuştur.”4
Ayrıca Yavuz Sultan Selim, Trabzon Sancak Bey´i iken Şah İsmail tehlikesini yakından görmüş ve özellikle Karadeniz´in güney bölümlerinde, Şah İsmail´in faaliyetlerini önleyici birtakım faaliyetler içerisinde bulunmuştur.