Türkiye’nin ilk Fantastik kitap üçlemesinin yazarı Gülşah Elikbank, “Kitap Ayracı”na konuştu.
Gülşah Elikbank, 18 yaşında bir genç kızın hayatını yazmak üzere başladığı kitabı, Fantastik türde tamamladı ve sonunda bir üçleme hâline getirdi.
Peki Gülşah Elikbank kimdir? Kitap yazdıktan sonra hayatında neler değişti? Şimdi röportajımızla onu biraz daha yakından tanıyalım…
Türkiye’de fantastik üçleme yazan ilk kadın yazar
– Gülşah Elikbank kimdir?
Hayat yolculuğuna İstanbul’da başlayıp İzmir’de devam eden, yazar, okur, anne ve yaşam acemisi.
– Şiirden Fantastik türe varana kadar geniş bir yelpazeniz var. Peki yazmaya nasıl başladınız? Kendinizi nasıl keşfettiniz?
8 yaşından beri şiir, öykü yazıyorum aslında. Ama bunları yazmakla yayınlamak arasında bir karardan söz edilebilir. O kararı ancak 29 yaşımda aldım. Ben yalnız bir çocuktum, kendimi hiçbir zaman dünyaya ait hissetmedim. O yüzden konuşmaktan pek hoşlanan biri olmadım. Yazarak kendimi kendime anlatmayı seviyorum.
– Siz Fantastik tür ile nasıl tanıştınız ve bir de yazmaya karar verdiniz?
Ben bir roman yazmak için masaya oturduğumda, 18 yaşında bir genç kızın hayatla kavgasını yazmak istiyorum ama yazarken öykü fantastik bir maceraya ve aşk hikayesine dönüştü. İyi de oldu, böylece Türkiye’de fantastik üçleme yazan ilk kadın oldum.
Fantastik türü roman kahramanlarım seçti
– Fantastik türde yazmak sanki hep yabancı yazarlara ait gibi bir algı söz konusu. Bu durum sizi korkutmadı mı? İlk çıkıştan şimdiye dek neler gelişti?
Dediğim gibi bir hesap kitap ile oturmamışım masa başına. Fantastik tercihini ben değil, roman kahramanlarım yaptı. “Siyah Nefes” raflara girdiğinde okurlardan ilk gelen yorumlar hep, bunu bir Türk yazar yazmış olamazdı. Neyse ki bunca yılda bu algı biraz olumluya doğru değişti.
– Günebakan Üçlemesi’nde üç kitabının adı da renk içeriyor; Siyah Nefes, Mavi Dağ, Kızıl Ölüm… Renklerin sizin dünyanızdaki karşılığı nedir?
Renksiz bir dünya hayal edemiyorum; ama bu renkleri seçmemin nedeni tamamen hikaye ile ilgili. “Siyah Nefes” adının sebebini okurlarım “Mavi Dağ”ı okurken öğrendiler mesela.
Başıma gelmeyen kalmadı
– Kitap yazmaya başladıktan sonra hayatınızda neler değişti?
Başıma gelmeyen kalmadı. Şaka bir yana, İstanbul’daki yöneticilik görevimden istifa ettim. İstanbul’dan taşındım. Hayatı daha çok sevmeye başladım. Harika insanlarla tanıştım.
Irvin D. Yalom ve Jane Austen hayranıyım
– Örnek aldığınız yazarlar kimler? Kendinizi onlara ne kadar yakın hissediyorsunuz?
İnci Aral’ı ne kadar sevdiğimi herkes bilir. Keza Murathan Mungan, Buket Uzuner de öyle. Canan Tan çok iyi bir dosttur.
Irvin D. Yalom ve Jane Austen hayranıyım ben.
Ciddiye aldığım nadir şeylerden biridir aşk
– Aşkın Gölgesi ve İhtimal ile aşka geçiş yaptınız? Özetle Fantastik türden aşka geçiş yapma fikri nasıl doğdu?
Benim fantastik romanlarımın da merkezinde aşk vardır aslında. O yüzden bir geçiş söz konusu değil. Sadece mekan değişti, diyelim. Hayatı aşkla algılayan, sevdaya kıymet veren biriyim. Ciddiye aldığım nadir şeylerden biridir; aşk.
– Biri diğerinin tek ihtimali olabilir mi gerçekten?
Olabilir. Mesele, diğerinin bunu fark edip etmeyeceğidir.
– Peki aşk ne demek sizce?
Bir cümle ile açıklayabilsem oturup hakkında roman yazmazdım. Aşkı anlamak için önce yaşamak gerekiyor. Ben iyi bir aşığım galiba.
Hayatla ilgili kararları hayata bırakmamayı öğrendim
– Keskin bir karar verip kızınızın doğumundan sonra İstanbul’dan İzmir’e yerleşmişsiniz. Tüm bunları hayat mı sundu yoksa siz mi karar verdiniz?
Hayat insana pek bir şey sunmuyor doğrusu. Ben ne yaptıysam kalbim öyle istediği için yaptım. Belki de o nedenle hayatla bu kadar barışık haldeyim. Çok zor bir çocukluğum ve ilk gençliğim oldu. O yıllarda hayatla ilgili kararları hayata bırakmamayı öğrendim.
– Roman karakterleriniz sizi ne kadar yansıtıyor?
Mutlaka içlerinde bir parça ben varım. Ama bugüne kadar kendimi en çok açık ettiğim romanım Aşkın Gölgesi oldu.
Kitabı satın almak için tıklayınız: D&R
Bir gün herkes rüyaların önemini fark edecek
– Uykusuzlar’da rüyalar başrolde. Kızınızın adı da Rüya. Rüyalar sizin için ne ifade ediyor? İnanır mısınız?
İnanmaktan öte. Rüyaları bilimin alanında görüyorum ve üzerlerinde epey çalışmışlığım da var. Bir gün herkes konunun önemini fark edecek.
– Kitaplarınız başka dillere de çevrildi. Bunlar hangileri ve bu başarı size ne hissettirdi?
Öncelikle Arapça yayınlanan Aşkın Gölgesi romanımdan sonra çokça Arapça mail aldım. Aslında buna pek şaşırmadım çünkü o roman bu coğrafyanın hikayesi. Üç kuşak kadını ve yalnız anne olmayı anlatıyor.