Kaliteli saat mü'minin kalbi gibi devamlı çalışır diyen Alucralı saat ustası Hafız Abbas Usta ile zamanda bir yolculuğa çıkarak sanatı hakkında yapılan söyleşiyi siz okurlarımızla paylaşıyoruz.
Derviş gönüllü Hafız Abbas Usta, mesleği gereği saatlerle ilgilendiği gibi kendi zamanını da iyi yönettiğini ifade ederek gönül huzuruyla ibadet yapmanın kendisi için çok önemli bir yere sahip olduğunu ifade etti.
Zamanı
kontrol altına alamayan insan, onu en iyi şekilde değerlendirme
gayretine girmiş ve “saat” denilen mucizevî varlığı icat etmiştir.
Her
geçen “an”ın ömrümüzden kopup giden bir parça olduğunu düşündüğümüzde,
zamana verilen değerin Allah’ın (cc.) bize verdiği sınırlı ömre, ilahi
emanete verilen değer olduğunu anlıyoruz.
Evet…
Nasıl ki ömür denilince zaman, zaman denilince saat geliyor aklımıza,
aynı şekilde saat denildiğinde de Alucra’da Arzayar Saatçi Abbas Karaca
canlanıyor hemen zihnimizde, o kendine has duruşuyla.
Onu
caddede bazen yelkovan gibi hızlı hızlı, bazen akrep gibi daha yavaş,
daha aheste yürürken gördüğümüzde; “Kesin akşamdan yarım kalan bir tamir
işi var.” Ya da “Bugün Abbas Dayı işleri bitirmiş” diye tahminde
bulunabiliyoruz. Jules Verne’in masalımsı kahramanı Zacharius
Usta’sından daha maharetli bir usta, saatlerine daha fazla bağlı olan
Abbas Dayı’nın tamir ettiği her saatle yeni bir can bulduğunu, tamir
edilemeyen her saatle de bir yakınını kaybetmiş kadar üzüldüğünü az
yakınında olanlar çok rahatlıkla müşahede edeceklerdir.
Evet…
Sanatı, ilmi ve her gün zaman ötesi bir yürüyüşle atölyesine giderken
dikkatimizi çeken Saatçi Hafız Abbas Dayı’ya soruyoruz.
– Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Hafız Abbas Karaca:
– Adım Hafız Abbas Karaca. Arzayar Saatçi: Yeryüzünün saat tamircisi.
1931 doğumluyum. Üç oğlan iki kız çocuğum var. Kırk beş yıldır
Alucra’dayım.
– Hafızlığınızdan, hocalığınızdan bahsedebilir misiniz?
Hafız Abbas Karaca:
İlkokul beş mezunuyum. Hafızlığımı 13 yaşımda babam hafız İsmail’de
tamamladım. Yine babamdan askere gidene kadar emsile, bina, maksud,
avamil dersi aldım. Şeyhi Şeyrani’nin oğlu Hacı Faik Efendi’den tarikat
dersi aldım. Şiran müftüsü Hasan Fahri Efendi’den de imamlık vesikası
alarak Şiran’da 16 sene imamlık yaptım.
İmamlığı neden bıraktınız?
Hafız Abbas Karaca:
İmamlığı sağlık sorunlarım sebebiyle bıraktım. Midemin üçte ikisini ve
safra kesemi aldırdım. Bunların üstüne fıtık ameliyatı olunca da
imamlığı bıraktım.
Saatçiliğe nasıl geçiş yaptınız?
Hafız
Abbas Karaca: İskilip’te altı ay kaldım. Orda ustam ve üstadım Zeynel
Abidin Efendiden sanatımı öğrendim. İskilip’ten dönerken de gerekli
malzemeleri alarak Alucra’da bu sanatı devam ettirdim.
Yaşınıza ve geçirdiğiniz hastalıklara rağmen dinç duruyor ve halen çalışıyorsunuz?
Hafız Abbas Karaca: Şükür sağlıklıyım. Sebebini düzenli olarak beş vakit namaz kılmaya bağlıyorum. Aynı zamanda yürümeyi de severim.
Çalışmaya
gelince… Vaktiyle çalışan kazanır. Sairin semeresi gaip olmaz. Çalışma
benim için aynı zamanda zevktir. Bazen tamir için bir saate takılıp gece
yarılarına kadar çalışırım. Ancak evde çalışmam, evde çocuklara,
torunlara Kur’an dersi veririm.
Hocam saat alırken nelere dikkat edelim. Hangi saatler kalitelidir?
Hafız Abbas Karaca: Kaliteli
saat Müslüman’ın kalbi gibidir, devamlı çalışır. Çin malı gibi
kalitesiz saatlerin ömrü pili kadardır. İsviçre saatleri meşhurdur.
Marka olarak da Zenit, Omega, Reove, Cortebert, Hislon, Arlon, Seiko,
Ordiam, Rado gibi markalar kaliteli saat üretir.
Sizden saat almaya gelsek kaç paramız olması gerekir.
Hafız Abbas Karaca: 5
TL’den 600 TL’ye kadar varan saatlerim var. Bir saatim var mesela.
Bulova marka, kırk mikron altın kaplama, tam otomatik. İki sene önce 600
TL verdiler vermedim. Hislon, taşmina, çift kapak 300 TL’dir mesela.
Sizin için çok özel olan bir saat var mı?
Hafız Abbas Karaca: Benim
saatim eşim, geceleri dolu doludur O’nun. Hep zikirle, ibadetle meşgul
olur. Ezanlardan önce kalkar. Diğer saatleri yemek zamanı vs için
kullanırım. Bununla beraber Ordiam marka bir
saatim var. Bunu almak için 15 Liraya bir düve satmış, 1 lirada amcamdan
borç almıştım. O zaman 16 Lira vermiştim. Sırf bu saat için yelek
giyiyorum.
(Bu arada, her ne kadar zahmet vermeyelim desek de çaylarımız geliyor. Ve hemen yanında da “Gerek yok” sözümüze cevap)
Hafız Abbas Karaca: Bir kişi bir kişiyi ziyaret eder de bir şey tatmazsa ölüyü ziyaret etmiş gibi olur.
“Semaverin rengi sarı,
Bardaklarım günden arı,
Doldur çay içelim bari,
Hüner sende yan semaver.”
“Semaveri çalıştırdım,
Maşa ile karıştırdım,
Gönülleri barıştırdım,
Hüner sende yan semaver”
Çaylarımızı içerken kasidelerle renklenen sohbetimiz devam ediyor. Hocam sohbet kimlerle yapılmalı?
Hafız Abbas Karaca:
“Âlimin her bir kelamı lü’lü mercan incidir
Cahilin her bir kelamı her telde can incitir.
Cahil ile yaren olma hor olursun akıbet
Âlim ile ülfet eyle şad olursun akıbet.”
Hocam tekrar saate dönelim. Satışlarınız nasıl gidiyor?
Hafız Abbas Karaca: Cep telefonları çıktı, satışlar durdu. Daha çok tamir yapıyoruz.
Satın almalarda bayan erkek ayrımı hissediliyor mu?
Hafız Abbas Karaca: Bayanlar erkeklerin pantolonlarını aldıklarını gibi saatlerini de aldılar.
Eskiden küçük, zarif saatler kullanırlardı. Artık onlar da büyük saat kullanıyor.
Hocam epeydir saatlerin içerisinde saatten konuşuyoruz. Nedir ki saat?
Hafız Abbas Karaca:
“Şöyle bir acayip nesne gördüm.
Muntazamdır işleri,
Maksudu menziline eremez
Eksik olsa dişleri,
Öyle bir tekke ki
Cansız döner dervişleri”
Peki ya zaman?
Hafız Abbas Karaca:
“Zaman öyle bir mizandır ki,
Kâmili elden bırakır,
Nakısa rif’et (güç) verir.
Pek insafa gelip de adaletli olunca,
Altın ile aheni (demiri) bir tutar
Bu tik taklar ne ola ki?
Vurur dakka gelir rikka eder tıktık.
Ecel gelende fayda vermez hık mık.
Yani ölüm var diyor, ölüüüüm.
Ve sanattan tekrar ilme dönelim?
Hafız Abbas Karaca: Sanatı göstermekte fayda var. İlme gelince:
Soran yok ki, mis kutusu gibi kalpte duruyor.
“Kelamın dürlü cevherdir,
Hemen derceyle derceyle.
Teraziye koyup satma,
Yeri gelince harceyle.”
Okuduk, unuttuk, olduk guguk, guguğu kırarsanız bir şey bulamazsınız”
Hocam derneklerde de çalıştığınızı biliyoruz
Hafız Abbas Karaca: Evet, Merkez Camiinin ve İmam – Hatip’in derneklerinde fahri olarak çalıştım. İmam Hatip’te Kur’an dersi de verdim fahri olarak.
İmam – Hatip için bir şeyler söylemek ister misiniz?
Hafız Abbas Karaca: Allah (cc.) İmam – Hatiplerin devamını nasip etsin. Onlar da olmasa kitabımız kaybolacaktı.
Gelecek için bir düşünceniz var mı?
Hafız Abbas Karaca: – Bir tarla var orayı satıp Hacca gitmeyi düşünüyorum.
Gençler için bir şeyler söylemek ister misiniz?
Hafız Abbas Karaca: Gençler,
hocalarınızın sözlerini tutun. Yanlış yapsanız da mes’ul olmazsınız.
Anlamadığınızı, bilmediğinizi sorun hocalarınıza. Onların kızması da
himmettir. Himmetü’r- rical, taklavul cibal (Hocaların himmeti, dağları koparır.)
RÖPORTAJ: Sıra'dan Dergisi
Yahya ÇAKIR – H.Yaşar KARACA – Musa KOCAMAN
2009