Yazar, Auschwitz toplama kampında hayatını kaybettiği için, altmış beş yıl sonra kızının bulduğu romanın dünya çapında bir başyapıt olduğunu göremedi.
Rus kadın yazar Irene, II. Dünya Savaşı’nın acımasız ortamında Hitler’in toplama kapında öldürüldüğünde geriye binlerce okura ulaşan Fransız Süiti kaldı.
Kızının annesinin ölümünden sonra bulduğu roman taslaklarını basarak günümüze kadar gelen kitap, böylece zamanın dehlizlerinde kaybolmayarak kitaplığımızda yerini aldı. Irene Nemirovsky, romanının üzerinde çalışmaya başladığında çok sevdiği Fransa’da yaşamını sürdürüyordu. Yahudi’ydi. Yahudi olması hedef olması için yeterli bir sebepti.
1942 yılında tutuklandı, sürgüne gönderildi.
Ölümünden altmış beş yıl sonra ortaya çıkan bu dev roman, ünlü yazarın derin birikiminin ölümsüz eseridir. Irene’nin kızı roman taslaklarını bulup yayınlamasaydı, Fransız Süiti gibi büyük bir edebi metinden mahrum kalacaktık.
Hazin olmakla birlikte kaderin cilvesi diyelim…
BASKILARLA GEÇEN BİR ÖMÜR
Irene Nemirovsky’nin hayatı sürgünlerle, baskılarla geçti. Rusya’da 1903’te doğan yazar, ülkesinden kovuldu, Avrupa’nın değişik ülkelerinde bir süre işsiz şekilde hayatını sürdürdü. Derin entelektüel bilgi birikimi ve yedi dil bilmesi onu farklı kılan birkaç husustan biriydi. Devrin önde gelen yazarları tarafından övgülere nail oldu, kısa sürede edebiyat çevrelerinde tanınan isim haline geldi.
ÖLÜM KAMPI AUSCHWITZ
Eserlerini kendi adıyla yayımlanması yasaklandı, kocasının da mesleğini sürdürmesi engellendi. Savaştan ve sürgünden ülkesinden uzakta Avrupa’da yaşamayı tercih eden Irene’nin peşini savaş ve kısıtlamalar burada da bırakmadı.
Hitler’in Fransa’yı işgal etmesiyle kaçmayı denerken, Naziler tarafından derdest edildi. Büyük insanlık dramlarına sahne olan Almanya’nın toplama kampı olan Auschwitz’e götürüldü.
İrene Nemirovsky
Yahudi kamplarında her gün biraz daha ölüme yaklaşan büyük yazarın hayatına yeni acılar ekleniyordu. Çaresizdi, kimsesizdi. Sevdiklerinden ve tutkuyla bağlı olduğu yazmaktan uzak biçimde esir hayatı yaşıyordu.
Aylardan Ağustostu, çok sıcaktı.
Yıl 1942, Irene toplama kampında öldürülen binlerce Yahudi’den sadece birisiydi. Kaçışlarla süren hayatına Fransız Süiti dışında, Pazar Günleri ve Yalnızlık Şarabı adlı iki kitap sığdırdı.
KATİLİNE AŞIK OLAN BİR KADIN
II. Dünya Savaşı tüm hızı ve acımasızlığıyla devam etmekteydi. Adolf Hitler liderliğinde Alman ordusunun önlenemez yükselişi, Avrupa devletlerinin korkulu rüyası olmuştu. Rüya gerçeğe dönüşecek, Alman askerleri Eiffel Kulesi’nin dibinde hatıra fotoğrafı çekeceklerdi.
“Suite Française” filmi eleştirmenler tarafından tam not almıştı.
Tarih 1940 ve Paris düşer..
Fransa’da kitlesel kaçışlar yaşanmaya başlar. Paris, dünyanın romantik başkenti savaşlara ve ölümlere sahne olmaya başlamıştı. Dünya her geçen gün yaşanmaz hale gelirken bu romana konu olacak büyük bir aşkı da yarattı. Bruno Von Falk, bir Alman subayı. Savaşmak için geldiği Fransa’da büyük bir aşk yaşayacağını nereden bilebilirdi ki?
Filmden bir sahne
Bruno Von Falk, teğmen rütbesinde bir askerdir. İşgal ettiği topraklarda evine yerleştiği ve kocası askerde olan Lucille ile aralarında başlayan tutkulu aşk ve sevgi, savaşın acımasız atmosferi içinde teselliden öte bir anlam ifade ediyordu. İkili arasındaki benzersiz ve soluk kesen öyküleri filme de konu oldu. Yazar, Falk ve Lucille arasındaki büyük aşkı kusursuz anlatırken, okurları da bu aşka ve trajediye ortak ediyor.
Pegasus Yayınları’ndan Hasan Can Utku’nun kusursuz çevirisiyle…
Yazar: Irene Nemirovsky
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Fransızcadan çeviren: Hasan Can Utku
Türü: Roman
Yayım yılı: 2016
Syf: 440
Kitabı satın almak için linki tıklayın:
D&R
Ergül Tosun
Kitap sayfası için iletişim:
[email protected]