Çam, “TİKA olarak bu yıl 25’nci yılımızı kutluyoruz. Son 15 yıllık süreç içinde bakıldığında Orta Asya’da, Balkanlar, Ortadoğu, Afrika derken Latin Amerika şu anda 60’a yaklaşmakta ofis sayımız. 100’ün üzerinde ülkede de kalkınma yardımları yapıyoruz ağırlıklı olarak altyapının güçlendirilmesi, Türkiye’nin yaşamış olduğu bütün tecrübeleri aktarmaya çalışıyoruz” dedi.
TÜRKİYE’Yİ GURURLANDIRAN TABLO
Türkiye’nin insanı yardımda ABD’den sonra ikinci sırada olduğunu belirten Çam, Pek çok ülkeye baktığımızda meclislerden bütçeler geçerken, TİKA gibi kuruluşlara bütçeyi verirken benim vergilerimle sen niye başkalarına yardım yapıyorsun diye eleştiriler yaparlar. Tam tersi bizim ülkemizde de şuraya daha niye gitmedin, buraya niye yapmadın şeklinde eleştiri yapan bir vatandaş kitlemiz var. Çok şükür herkese, her devlete nasip olmayan bir yaklaşım” açıklamasında bulundu.
“Türkiye’nin aslında İslam ülkeleri içinde bütün milletin reflekslerini devlet eliyle ortaya koyabilen bir kapasitesi var. Türkiye’nin önü çok açık, büyük bir maddi manevi siyasi olarak etkin olabilecek bir geniş coğrafyaya hitap edebilecek ticari, ekonomik fırsatların da olduğunu aslında görmemiz gerekiyor.”
“Biz şimdi TİKA olarak Afrika’da pek çok ülkenin Parlamentosuna destek oluyoruz Mali’nin Parlamentosunu yeniledik. Yani soruyorum yani herhangi bir devlet bir Almanya, İngiltere Birinci Dünya, İkinci Dünya savaşında birbirlerinin parlamentolarını bombalamış mı? Yok, yani dünyada böyle bir şey yok. Adam kendi toprağındaki Parlamentoyu bombalayabiliyor, Külliyesini bombalayabiliyor, insanların üzerine ateş edebiliyor. Yani bunu mutlaka hani bu bizim kavrayabileceğimiz bir şey değil, yani bunu işin uzmanları, bilim adamları kafa yorması lazım.”
TÜRKİYE ABD’DEN SONRA İKİNCİ SIRADA
“Bugün 2016 rakamlarına bakıldığında dünyadaki insani yardımlarda Türkiye 6 milyar dolarlık yardım kapasitesiyle ABD’den sonra ikinci. Ama milli gelir oranına bakıldığında çok fazlasıyla birinci. Dolayısıyla bu kadar zengin devletlerin, sanayileşmiş, bilişim noktasında, birçok noktada tecrübeleri olmasına rağmen son 5-6 senede Türkiye ciddi manada fark etti. İlk olarak 2010’da 1 milyar dolarlık dış yardımla iddialı bir çıkış yaptı ve katlaya katlaya geldik. Bugün artık 7 milyar dolarlara yaklaşmış dış yardımla ve insani yardımla gerçekten çok önemli bir noktada. Bu öncelikli olarak samimiyetle alakalı.”
“Bakıldığı zaman, Hanımefendiyle Bangladeş’e gittik, onun başkanlığında Dışişleri Bakanımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızla birlikte, gerçek manada yüreğinden bu milletin sesini oraya yansıtmaya çalışıyor ve oradaki duayı almaya çalışıyor, bu devletin yapısı böyle çalışıyor şu anda.”
“En az gelişmiş ülkelerden bahsederken, zengin ülkeler, etrafına yardım yapan ülkeler, bugün yardıma muhtaç duruma sokulmuş. Libya’ya bakıldığında işte böyle, Yemen’e bakıldığında böyle, bunlar iyi-kötü kendi içlerinde ekonomilerini döndürebilirken bir anda işte savaşlar, iç çatışmalar veya doğal afetlerle aniden süreç farklı işlemeye başlıyor ve siz bir tarafla uğraşırken bir dönüp bakıyorsunuz ki bir anda petrol zenginliği olan, her türlü imkanı olan devlet ulaşım problemleri nedeniyle, çatışmalar nedeniyle hapsoldukları şehirlerin içerisinde açlığa, sefalete düşebiliyorlar.”
“Şimdi Arakan’a gittiğiniz zaman, Bangladeş’teki Arakanlıları kampları ziyarete gittiğinizde gerçekten içler acısı bir durum. Bunun benzerleri Afrika’da var, Somalilerin yaşadığı Dadaab Kampı var. Öyle gençler var ki, 25 yaşına gelmiş, orada doğmuş büyümüş, evlenmiş, kamp hayatının dışını bilmiyor. Birleşmiş Milletler geliyor bir çuval gıda veriyor, öbürü keçi dağıtıyor falan, ama kamp hayatının içinde yaşıyor, dışarının ne olduğunu bilmiyor, serbest yaşamın ne olduğunu bilmiyor. Dolayısıyla en temel nokta sadece açlık değil. Kapalı bir alanda insanların böyle sabahtan akşama kadar düşüncelerin içine dalmış, boş-boş gözlerle bakan insanların oluşması. Halbuki 2-3 göbek gerisine gittiğiniz zaman, o insanlar Burma Müslümanları olarak belli kalıpta, belli zarafette, belli kültürdeki insanlar sizin ülkenize yardım göndermiş, savaşınıza yardım, istiklal mücadelenize yardım göndermiş, depremlerinize yardım göndermiş.”
“Bangladeş’e geçiyorsunuz, zaten halkı fakir, sel felaketi olmuş, 600 bin kişi etkilenmiş, evler falan işte derme çatma o bambu evler, yok olmuş gitmiş. Bizim arkadaşlarımız, Bangladeş Ofisteki koordinatörümüz, yardımcıları, asistanları, diğer tarafta Myanmar’daki 2 tane bayan arkadaşımız var orada, çaresiz kalmadan, elindeki imkanlarıyla o devletle iyi iletişime girerek Müslümanlara ulaşmaya çalışıyor ve yardım etmeye çalışıyor. Dolayısıyla aklı ve cesareti bir şekilde tutarak devletimizin, milletimizin gücüyle orada etkin olmaya çalışıyoruz. Ve hamdolsun devletimizin gücüyle Cumhurbaşkanımızın onlarca devlet başkanını araması, bizzat Myanmar Devlet Başkanını araması, Bangladeş Devletini araması, Hanımefendinin gidişiyle, bunların hepsiyle biz dünyada ilk defa oralara yardım götürebilen teşkilat konumuna geldik. Şimdi işte sıcak mutfaklarımızla yemek dağıtımı devam ediyor, yeni mutfaklar istiyorlar.”
“Yeni yeni kamplar kuruluyor. Her gün 10 bin kişi, 15 bin kişi hala girmeye devam ediyor. Dolayısıyla günü kurtarmaya çalışırken de bunların kalıcı olarak sürdürülebilir bir şekilde geleceğe nasıl taşınabilir derdiyle uğraşmamız gerekiyor. ”
“Sağlık yatırımlarımız var, Kırgızistan’da şu anda bir hastanemiz bitmek üzere, Nijer’de bitmek üzere, Gazze’de bir tane çok büyük hastanemiz bitti sayılır. Buna benzer çeşitli yatırımlarımız, siyasi iradenin bize sağlayacağı imkanlar, bütçeler çerçevesinde ve talimatlar çerçevesinde büyük projelerimizi yapıyoruz.”
Okullarımız devam edecek, eğitime yatırım yapmamız önemli. Cehaletin nedeniyle birçok coğrafyada aslında terörizmin yayıldığını biliyoruz. Dolayısıyla biz aslında TİKA faaliyetleri olarak yaptığımız çalışmalarla dolaylı olarak terörizmle mücadele ediyoruz.
Bir de özellikle dolaylı olarak, tabii ki bunları yaparken de karşılıklı iki ülkenin ekonomik gelişimine katkı sağlayabilecek projeleri desteklemeye çalışıyoruz. Bu da işte iş dünyasının orada yatırımların artırılması. Mesela bizim yaptığımız hibelerin büyük ölçüde Türk üretimi olması pahalı da olsa. Yani gidip işte Uzak Doğu’dan herhangi bir alın alınmasına müsaade etmeyecek şekilde bir yaklaşımla bakıyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de üretilen pek çok ekipmanın, aracın-gerecin yurt dışına dağıtılmasında, hibe edilmesinde aracılık görevi görüyoruz ve aynı zamanda da ihracatımızın dolaylı olarak artırılmasını. Yine aynı şekilde o ülkelerdeki yatırım potansiyelinin, imkanlarının araştırmasını fırsat verecek şekilde, iş dünyasının da birbirine yaklaştırıcı projeleri biraz da artırmaya çalışıyoruz.
Meseleyi şahıslardan çıkarttığımız zaman olağanüstü bir dönemde büyük nimetlerin içine gark olmuş bir ülkenin vatandaşı olarak çalışmaları yaparken herkes kendine göre yettiği kadarıyla imkanları çerçevesinde işini düzgün yapmaya çalışırsın. Yani illa önemli bir görevde olmanız, çok önemli işler yapıyor olmanız anlamına gelmiyor. Hangi işi yapıyorsanız, düzgün bir şekilde, temiz, tertipli bir şekilde yapabiliyorsanız, aslında siz o manada hem başarılısınız, hem de aslında maddi ve manevi tatmin alma hakkına da kavuşmuş oluyorsunuz. Dolayısıyla bu meseleyi çözdüğümüzde çatışmalar da azalacak. Ama siz kendinizi çok fazla öne çıkartırsanız, başkalarını bir şekilde dolaylı olarak aslında hafife almaya başlarsanız bu sistem bir şekilde; hayır kardeşim, ben senden daha önemli iş yapıyorum, ben daha önemliyim, öbürü daha önemli, egoların çarpıştığı bir noktaya girer ve o zaman küçümsediğimiz, dışladığımız o Batı kültürünün aslında başka versiyonunu işletmiş olursunuz.